Rasulullah (s.a.v.)’in ashabından Cüleybib adında fakir, kimsesiz bir adam vardı. Bu adamın üzerinde giymekten eskimiş elbisesi vardı, karnı aç, yalın ayak gezerdi. Soyu sopu belli değildi, makam mevkii, parası, ailesi hatta yaşayacağı bir evi bile yoktu. Eşyası, yemeği yoktu, umumi lavabolardan elleriyle su içerdi. Mescitte uyurdu, yastığı kolu, yatağı topraktı. Bundan daha azı olabilir mi? Yüzü güzel değil, güzellikten eser yoktu. Fakat o hep zikreder, mevlasının kitabını okurdu. Tüm namazlarda ilk safı kaçırmazdı. Yine hiçbir gazveden de geri durmazdı. Çokça Rasulullah (s.a.v.) ile beraber olurdu. Yani dünya gözü ile en alt tabakadaydı, ne evi, ne barınağı, ne kıyafeti, ne yiyeceği, ne içeceği, ne yastığı, hiçbir şeyi yoktu. Bir gün Rasulullah (s.a.v.) ona şöyle dedi:
(( يا جُليبيب ألا تتزوج؟ ))
(( Ey Cüleybib, evlenmek istemez misin? ))
Dedi ki: “Ya Rasulallah, benimle kim evlenir? Aklında ne var, benimle kim evlenir?” Rasulullah (s.a.v.) şöyle cevap verdi:
(( أنا أزوجك يا جُليبيب ))
(( Seni ben evlendireceğim ey Cüleybib ))
İşte inanması güç bir sahne! Ama Rasulullah (s.a.v.)’in ashabı böyleydi. Bakın Ashab nasılmış; Cüleybib Efendimize döndü ve şöyle dedi: “O zaman beni alıcısız bulacaksın Ya Rasulallah” Resul-i Ekrem de şöyle buyurdu:
(( غير أنك عند الله لست بكاسد ))
(( Sen Allah katında alıcısız değilsin. ))
İnsanların nezdinde alıcısız olan Allah katında öyle değildir. Bir adam Efendimizin yanına geldi:
(( أهلاً بمن خبرني به جبريل ))
(( Cebrail’in haber verdiği adam hoş geldin. ))
O da dedi ki: “Benim gibi birini mi?” Efendimiz şöyle dedi:
(( نعم يا أخي، خامل في الأرض علم في السماء ))
(( Evet kardeşim, yerde önemsiz olan göklerde tanınır ))
Her biriniz genç de olsanız göklerde tanınır hale gelebilirsiniz. Çünkü Allah’a itaat sizin elinizdedir. Allah’a giden yol önünüzdedir. İlmi iste ve onunla amel et. Rasulullah (s.a.v.) Cüleybib’e seni evlendireceğim demişti. Bir gün ensardan biri geldi, kızının kocası vefat etmişti. Rasulullah (s.a.v.)’e geldi ve onunla evlenmesi için efendimize danıştı. Efendimiz de şöyle cevap verdi:
Rasulullah ona olumlu cevap verince adamın sevinçten dengesi bozuldu. Kızı peygamber eşi olacaktı. Fakat efendimiz ona kendisinin evlenmeyeceğini söyledi. Baba: “Peki, kiminle evlenecek ya Rasulallah” diye sorunca Efendimiz şöyle cevap verdi:
(( Onu Cüleybib ile evlendireceğim. ))
Hiçbir şeyi olmayan birini düşün, evi yok, güzelliği yok, diyor ki: “Onu Cüleybib ile evlendirelim” Kızın babası kızın annesine sormak için müsaade istedi. -aslında konudan uzaklaşmak istiyordu- Kızın annesine gitti. “Rasulullah (s.a.v.) kızını istiyor.” Dedi. Kadın “tabi ki olur, Rasulullah (s.a.v.)’i kim reddeder?” diye cevap verince eşi “hayır kendisi için değil” dedi. Kadın kim için olduğunu sorunca adam “Cüleybib için istiyor” diye karşılık verdi. Kadın “Cüleybib mi? Olmaz, onu Cüleybib ile evlendirmem, biz kimleri reddettik.” Dedi. Adam buna üzüldü. Sonra Rasulullah’ın yanına gitmek üzere kalktı. Genç kız ise odasından seslendi anne babasına. “Beni kim istiyor?” diye sordu. Babası “Rasulullah (s.a.v.)” dedi. Kız ise “Rasulullah’ın emrini ret mi ediyorsunuz?” diye karşılık verdi. “Rasulullah (s.a.v.)’in emrini reddetmek akıl alır bir şey midir? O da ashaptandır. Beni Efendimize götürün. O beni zayi etmez.” Genç kız teklifi kabul etti. Cüleybib Medine’deki en alt tabakadaki kişilerdendi. Fakirdi, sokakta yaşıyordu. Evi yoktu. Adam Efendimize gitti ve “Ya Rasulallah siz bilirsiniz” dedi. Rasulullah (s.a.v.) Cüleybib’i çağırdı. Sonra da onu o genç kız ile evlendirdi. Efendimiz iki elini kaldırdı ve şöyle buyurdu:
(( اللهم صب عليهما الخير صباً، ولا تجعل عيشهما كداً ))
(( Allahım onların üzerlerine hayır yağdır, onlara geçim sıkıntısı gösterme. ))
Evliliklerinin üzerinden henüz günler geçmişti ki, Rasulullah (s.a.v.) ashabıyla beraber gazveye çıktı. Tabi Cüleybib de savaşa katıldı. Savaş bittiğinde insanlar toplandı, birbirlerini aramaya başladılar. Rasulullah sordu:
(( Birini kaybettiniz mi? ))
Dediler ki: Evet Ya Rasulallah, filancayı, filancayı kaybettik. Ama Cüleybib’i unuttular. Onun bir mevkii yoktu. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
(( ،ولكنني أفتقد جُليبيباً.. فقوموا فالتمسوا خبره ))
(( Ben Cüleybib’i arıyorum. Gidin bana haberini getirin. ))
Gittiler ve savaş meydanında onu aradılar. Şehitler arasında aradılar, sonra yürüdüler ve onu yakın bir yerde buldular. Şehit olmuştu. Rasulullah (s.a.v.) onun parçalanmış bedeninin önünde durdu ve şöyle buyurdu:
(( Sen bendensin ben de sendenim. ))
Dikkat edin, İslam bütün farkları, bütün ayrımları ortadan kaldırır. Ondan daha düşük seviyede biri yoktu ama Efendimiz ne buyurdu:
(( Sen bendensin ben de sendenim. ))
Sonra Efendimiz şehidin başına oturdu. Onu kaldırdı ve kollarının arasına aldı. Ashabına bir mezar kazmalarını emretti. Enes (r.a) diyor ki: “Vallahi Biz Cüleybib’in kabrini kazıyorduk, onun ise Rasulullah’ın kollarından başka yatağı yoktu. Medine’ye döndük. Cüleybib’in hanımının iddeti biter bitmez ashabın büyükleri onun için yarıştı.”
İşte imtihan…